+90 850 532 42 19

Anonim Şirketlerde Hisse

HİSSE KAVRAMI

Hisse, bir diğer deyişle pay, anonim şirketler hukukunun temelini oluşturan önemli ve teknik bir kavramdır. Anonim ortaklıkta hisse, ortaklık esas sermayesinin belirli sayıda birim değere bölünmüş olan parçasını ifade eder.[1] Bu ifade kaynağını TTK m.329’da bulur. Anılan hüküm anonim ortaklığın sermayesinin paylara bölünmüş olduğunu öngörerek anonim ortaklığın temel yapısını vurgulamıştır.[2] Türk hukukunda hisseye ilişkin hükümler, TTK m. 476 ve devamında düzenlenmiştir. 

Belirtmek gerekir ki; TTK’da çoğu kez hisse ile hisse senedi kavramları birbirine karıştırılmış, bazen aynı anlamda kullanılmış bazen de hisse yerine hisse senedi ya da tam tersi şekilde hisse senedi yerine hisse kavramı kullanılmıştır. Bu karışıklığın sebebi TTK’nın kaynağını teşkil eden İsviçre ve Alman Hukukunda hem hisse hem hisse senedi yerine aynı kelimenin kullanılmış (Aktie) olmasıdır.[3]

            Anonim ortaklıklarda hisseler sabit iken hisse sahipleri değişkendir. Bu nedenle sermayeyi oluşturan hisse sayısı kadar hisse sahibi olabilir.[4] Bu anlamda hisse, bütün olan ortaklık sermayesinin bir parçasını ve aynı zamanda sermayeden doğan hakların bölünmüş halini teşkil etmektedir. Böylece her hisse, sahibine hissedarlık hakkı verir ve de sermaye taahhüt borcu yükler.[5] Bu kapsamda kişi ortaklıklarının aksine hissedarlık hakları ve borçları, hissedarın şahsına değil, hisseye bağlıdır.[6] Hisseyi aslen veya devren kazanan kişi hissedar olur ve buna karşılık hisseyi devreden kişi bu suretle hissedarlık sıfatını kaybeder. Devir ile hissenin eski sahibi artık hisseden doğan haklardan faydalanamayacağı gibi, kural olarak borçlardan da sorumlu tutulamaz; hisseyi devralan eski hisse sahibinin yerine geçerek hisseden doğan hakların ve borçların sahibi olur.

Hisselerin Kazanılması

Hisselerin Aslen Kazanılması

Hissenin aslen kazanılması, hisselerin oluşmasının ardından doğrudan doğruya ortaklıktan kazanılması anlamına gelmektedir.[8] Bu doğrultuda aslen kazanma halinin ilk görünümü anonim ortaklıktaki hisselerin kuruluşta veya esas sermaye artırımında taahhüdü veya kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş olan anonim ortaklıklarda yönetim kurulu tarafından ihraç edilen hisse senetlerinin satın alınması şeklinde gerçekleşir.[9]

Hisselerin Devren Kazanılması

Hissenin mülkiyetinin kazanılmasının bir diğer yolu ise devren kazanımdır. Bu kapsamda hissenin aslen kazanılması ve devren kazanılması arasındaki fark, hissenin bu satış öncesinde bir sahibi olup olmadığına dayanmaktadır. Şayet hisse daha önce başka bir kişi tarafından aslen kazanılmış ise bu hisseyi hangi surette olursa olsun sonradan kazanan kişiler devren kazanmış sayılırlar.[10] Hissenin devren kazanılması sonucunda hissedarlık vasfı ve hisseye bağlı tüm haklar ve borçlar devralana geçer.

Hisselerin devren kazanılması sözleşme, cebri icra, hissedarın temerrüt nedeni ile ıskatı, miras, mahkeme kararı veya eşler arasındaki mal rejimi hükümleri ile mümkündür. Hissenin sözleşme ile kazanılması, diğer türlere göre en önemli ve uygulamada en sık karşımıza çıkan devren kazanma yöntemidir. Çalışmamızın esas konusu sebebi ile yalnızca hissenin sözleşme ile kazanılması, aşağıda ayrıntılı bir şekilde anlatılacak; diğer devren kazanma türleri incelememizin dışında tutulacaktır

Senede Bağlanmamış Hisselerin Devir Prosedürü

Anonim Şirketlerde hisse senetleri, TTK m.484 hükmü gereğince hamiline ve nama yazılı olmaktadır. TTK, esasen hisselerin, hisse senedine bağlanmasının zorunlu olduğunu öngörmemekle birlikte, anonim şirketlerin iktisadi ve sosyal fonksiyonları gereği hissenin, hisse senedine bağlanması asıldır. Bu nedenle TTK’nın m. 489-501 arasındaki hükümleri hisse senedine bağlı hisselerin devrini ayrıntılı düzenlemiştir.[11]

Kıymetli evrakın devri bakımından borçlandırıcı işlemin hukuki sebebi alıcı bakımından senedin mülkiyetini kazanmaktır.[12] Buna ilişkin borçlandırıcı işlemin ardından ayrı bir tasarruf işleminin yapılması gerekmektedir. Ancak tasarruf işlemi, bir diğer deyişle kıymetli evrakı devir şekli bunun türüne göre değişmektedir.

TTK m. 647’deki genel hükme uygun olarak hamiline yazılı hisse senetleri bakımından tasarruf işlemi senet zilyetliğinin devri ( TTK m.489),  nama yazılı hisse senetleri bakımından ciro ile zilyetliğin devri ( TTK m. 490/2) olarak hüküm altına alınmıştır.[13] Bu çerçevede hamiline yazılı hisse senetleri ile nama yazılı hisse senetlerinin arasındaki fark, tedavül aşamasında ortaya çıkmaktadır.[14]

Hamiline yazılı hisse senetlerinin devrinde temel kural, senet zilyetliğinin devrinin, devir alana mülkiyeti geçirmek amacı ile yapılması ve zilyetliği devredenin mülkiyeti devretmeye yetkili olmasıdır. Kural olarak bu yetkiye sahip olmayanlar mülkiyeti başkasına geçiremez ise de bu kural hamiline yazılı hisse senetleri için mutlak değildir. Şayet senedi iktisap eden iyiniyetli ise ve zilyetliğe ilişkin kurallar onun iktisabını koruyorsa, devir yetkisine sahip olmayan bir kişiden dahi senedin mülkiyeti kazanılabilir.[15] Ancak anonim şirketlerde TTK. m.484 gereğince hamiline yazılı hisse senetlerinin çıkarılması için hisse bedelinin tamamının ödenmesi şartı yer almakta olup; bedeli tamamen ödenmemiş hamiline yazılı hisse senetlerinin hükümsüzlüğü iyiniyetli devralan dahil herkese karşı ileri sürülebilir. Ayrıca hamiline yazılı pay senetlerinin devri esas sözleşmede konulacak bir hükümle yasaklanamaz veya ortaklık onayına tabi tutulamaz.[16]

Nama yazılı hisse senetlerinin devri işlemi, ciro edilmiş senedin zilyetliğinin devralana geçmesiyle tamamlanır. Bu noktada hisse senedinin ciro edilmesi, ciro edilen senedin devralana mülkiyeti geçirmek amacı ile devredilmesi ve devreden satıcının devretmeye yetkili olması gibi şartların tamamı gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak bu şartların yanı sıra TTK. m.499/4 uyarınca devrin ortaklığa karşı ileri sürülebilmesi için devralanın, ortaklık pay defterine hissedar olarak kayıt olması gerekmektedir. Ancak hisse, usulüne uygun olarak devredildiği ispat edilmedikçe, devralan pay defterine yazılamaz ( TTK m.499 f.2).[17] Bu hükümden hareketle ortaklık, devir üzerine pay defterine kayıt işlemini kendiliğinden yapamaz; söz konusu işlem için devrin, mutlaka ortaklığa bildirilmesi gereklidir.[18] Ortaklık kendisine yapılan bildirim sonucunda yönetim kurulu tarafından bu bildirim incelenir ve inceleme sonucuna göre, devralanı ya pay defterine kaydeder ya da kayıttan kaçınır.  Söz konusu incelemede devrin öncelikle TTK m.490/2’de öngörülen şekilde yapılıp yapılmadığını tespit eder. Ayrıca TTK. m.686 doğrultusunda senet üzerindeki ciro zincirini inceleme yükümlülüğü de vardır.  Bununla birlikte deftere kayıt, yeni hissedar açısından hissedarlık sıfatını şirkete karşı ileri sürmek açısından önem taşımaktadır.[19] Ancak pay sahipliğinden doğan hakların senet mülkiyetinin devrini sağlayan işlemin tamamlanması ile kazanıldığı, kaydın yalnızca açıklayıcı bir etkiye sahip olduğu hâkim görüş ve Yargıtay kararları ile sabittir.[20]

Ancak anonim ortaklık hukukunda hisselerin serbestçe devredilebilirliği ilkesi bazı hallerde sınırlandırılabilir. Bu sınırlama, nama yazılı hisse senetlerinin devirlerinin kontrol altına alınması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. (TTK m.490/) Devri bu şekilde yasaklanan nama yazılı hisse senetlerine bağlı nama yazılı hisse senetleri , devri yasaklayan hükümlere de “bağlam” adı verilmektedir.[21] Nama yazılı hisse senedi ile bağlı nama yazılı hisse senedi arasındaki tek fark, TTK. m.490/1 uyarınca esas sözleşmeye konulacak bağlam hükmü ile bağlı nama yazılı hisse senetlerinin devrinde ciro ve zilyetliğinin geçirilmesinin yanında ortaklığın devre onay verme zorunluluğunun söz konusu olmasıdır.[22] Ciro ve zilyetliğin geçirilmesi işlemlerinin ardından, devralan veya senedi devreden tarafından, devir işlemlerinin onaylanması ve pay defterine kayıt yapılması için ortaklığa başvuru yapılır. Devre onay verilmesi isteminin ortaklık tarafından, ana sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvuru anındaki gerçek değeri ile, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek reddedilmesi, kural olarak, devrin geçerli bir şekilde gerçekleşmemesi ve bunun sonucu olarak pay sahipliği sıfatı ile paya ilişkin hak ve yükümlülüklerin devredende kalması sonucu doğurur. Bu durumda devralanın ortaklığa karşı ileri sürebileceği haklarının bulunup bulunmayacağına ilişkin öğretide çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan önemlileri, pay sahipliğinden doğan hakların bölünerek birden fazla kişiye ait olmasını reddeden, bu nedenle ortaklığın onayı olmadan devralanın mülkiyeti kazanamayacağı fikrini savunan birlik teorisi ve bağlamın tedavülü etkilemeyeceği esası üzerine kurulmuş bölünme teorisi olarak sayılabilir.[23].


[1] ARSLANLI, HALİL, Anonim Şirketler II-III, Anonim Şirket Organizasyonu Ve Tahviller, 3.Bası, İstanbul 1960, s. 132 vd.

[2] ARICI, s. 29.

[3] PULAŞLI, HASAN, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt I, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s. 364.

[4] ARICI, s. 29.

[5] PULAŞLI, HASAN, “Şirket Satın Alma ve Birleşmelerinde İşletme Değerlemesi ve Due Diligence”, BATIDER, C. XXIV, S.2, Haziran 2008 s. 203-235.

[6] ARSLANLI, s. 251.

[7] SEVİ, ALİ MURAT, Anonim Ortaklıkta Payın Devri, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 25.

[8] SEVİ, s. 25. 

[9] POROY, REHA/ TEKİNALP, ÜNAL/ ÇAMOĞLU, ERSİN, Ortaklıklar Hukuku Cilt II, İstanbul 2014, s. 452.

[10] DOMANİÇ, HAYRİ, Anonim Şirketler Hukuku Ve Uygulaması, İstanbul 1988, s. 1301; von F. STEİGER, İsviçrede Anonim Şirketler Hukuku, İstanbul 1968, s. 158.

[11] SEVİ, s. 179.

[12] KINACIOĞLU, NACİ, Kıymetli Evrak Hukuku, Nobel Yayıncılık, Ankara 1999, s. 23.

[13] SEVİ, s. 180.

[14] ESİN/LOKMANHEKİM, s. 32.

[15] SEVİ, s. 196.

[16] SEVİ, s. 199.

[17] SEVİ, s. 238.

[18] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 1139.

[19] ESİN/LOKMANHEKİM, s. 33.

[20] ARSLANLI, s. 183; TEKİNALP, ÜNAL, “Pay Defterine Yazımın Hukuki Niteliği Sorunu”, İkt. Mal. Dergisi, 1975, s. 471 vd.; VON STEİGER, 1968, s. 185.

[21] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 1145; SEVİ, s. 248.

[22] SEVİ, s. 250.

[23] ESİN/LOKMANHEKİM, s. 33, SEVİ, s. 282.